Haftanın yoğun geçen çalışma günleri sonrasında bir cumartesi sabah tembelliği ile yataktan biraz geç kalkmış, keyif çayımı elime almış halde televizyonun tuşuna bastım. Bu tuş ile hayatımın en çaresiz on beş dakikasının başladığını olacağını nereden bileyim.
Ses kısıktı, alt yazıda "Ankara'da terör" diyor,
ekranda bir koşuşturma görüntüleri.
Elimde çay bardağı ile dura kaldım, idrak kanallarım tıkandı bir an. Bir can
pazarı yaşanıyor canlı yayında, neler olduğunu anlamama saniyeler yetti. "Oğlum ! " dedim kısık sesle, yer
evinin biraz ötesi , her gün geçtiği nokta..."Türk Tabipler Birliği"
diyor spiker, " doktor benim oğlum" kendi kendime sayıklıyorum sanki
başka birine söyler gibi.. " Katılmış mıdır ? " Beynimde şimşekler
çakıyor. Gözüm televizyondan ayrılmadan telefona sarılıyorum, çalıyor... Açılmıyor
!
Yaralı bir karı koca haykırıyor "Çocuklarımıza
ulaşamıyorum !" diye görüntüde," Ben de !" aynı telaş ve
duyguyla.
Yılların acil doktorluğu tecrübesi ve sakin yapıdan kaynaklanan bir mantıksal
süzgeç devreye giriyor. "Yok, nöbette filandır.., hasta bakıyordur..,
duymamıştır..." diyorum, tekrar tuşuna basıyorum, çalıyor, yanıt yok...
Tekrar arıyorum...
Birden bir panik yaşıyorum , " Ya telefonu başka biri
açarsa.." diye. Son günlerde hep yazılmadı mı bu tip hikayeler ? "Uzak
olan bu hikayeler ne kadar yakınımızda aslında" diye söylenirken tekrar
aramaya korkuyorum. Mesaj yazıyorum " Oğlum acilen beni ara, sesini duymam
lazım.."diye.
TV'de yeni görüntüler, halay çekenler, fonda "...bu
meydan kanlı meydan.."sesleri ve bir patlama anı, sonra bir patlama
daha...Ekrana daha bir yaklaşıyorum, o
görüntülerin arasında var mı benim kuzum diye...yerde yatanların üzerinde renk
cümbüşü pankartlar kaplanmış. Barışı ve dünyanın tüm renklerini kana boyamışlar.
Can suskun, canlar paramparça.
Gözüm telefonun dijital saatine takılıyor
10.10.10.10 görüyorum, algılayamıyorum ilk önce. "Nasıl yani ?"
derken, onuncu ayın onuncu günü saat onu on geçiyor, " kozmik bir lanet bu
" diye düşünüyorum. Hala bir ses yok telefondan. " Aç be oğlum, kuzum
, gözünü seveyim aç..."
Saniyeler içinde aklımdan, günlerdir "Hakkari'de,
Diyarbakır'da, Siirt'te filan çatışma..." haberi verilirken, "Şehitler
var..." derken, orada evlatları olanların yüreklerinin nasıl pır pır
ettiği bu olsa gerek diye geçiriyorum. Off , yüreğim daralıyor, açsana oğlum
telefonunu...
On beş dakikalık bir süre geçiyor, ilk aramadan bu yana...
Çalıyor telefon,inanamıyorum, duyduğum en güzel dijital ses,
ekranda oğlumun görüntüsü " İyiyim
baba !" diyen sesi kulaklarımda, "Biraz önce geçtim oralardan,
hastanedeyim ..." konuştuğunu
duyuyorum, ne söylediğini umursamıyorum bile. Ağzımdan şuursuzca " Dikkat
et oğlum! " diyorum. Cevabı manidar "Neye, kime, ne zaman, nasıl
edeyim bu ülkede baba ? " diyor gergin ve haklı tavırlarla. Cevap
veremiyorum, geçiştiriyorum . "Olsun, ben babayım öyle söylerim "
deyip fazla uzatmadan konuyu kapatıyorum .
Telefonu kapattığımda ise geçen on beş dakikalık sürede
yaşadıklarımdan olacak koltuğa çöküyorum. Gözüm hala ekranda, "halay
çekenler ve patlama"... beynime kazınıyor, yerdeki cansız
bedenler...yardım bekleyenler...İçimde " bencilce" bir rahatlama var,
benim evladım yaşıyor. Ama benim gibi yüzlerce anne, babanın evlatları, eşleri,
babaları ölüyor gözümün önünde canlı yayında. Gözümden yaşlar boşanıyor,
boğazım düğümleniyor. İçimden bir öfke kabarıyor, bilebildiğim tüm
küfürleri haykırıyorum, nihayet... İnsan
derisi geçirilmiş bu yaratıklara, sapık hasta zihniyetli zavallılara
haykırıyorum... Bu anın oluşmasına katkısı olan tüm siyasilere, görevleri ile
menfaatlerini karıştıran tüm sorumlulara lanet ediyorum...
Hayatımın en aciz 15 dakikalık süresini bu toplum yapısında " şimdilik "
atlatmış bir azınlığın içinde bulunmuş olmaya lanet ediyorum ve tüm sorumluları
havale ediyorum, tüm kalbimle inanıyorum bunların hesabını verecekler ve ben de göreceğim. Nah buraya yazıyorum işte.
10 Ekim 2015
KONU İLE İLGİLİ YORUM VE GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUM ConversionConversion EmoticonEmoticon