ALLÖŞŞŞŞŞ !



                Seviyorum ben bu kenti ya.
                Nasıl sevmem dili bile kendisine özel bir kent. İzmirli bayan bir arkadaşım vardı, arabayı park edecek,  otoparktaki gençler yardımcı olmaya çalışıyorlar. " Abla biraz anarya gel" diye  bağırınca ne yapacağını şaşırmış vaziyette "bunlar ne diyor ?" diye bana baktı, tercüme ettim "Biraz geri gel" diyorlar diye.
                Aslında bu konunun uzmanı ve en çok toparlayanı olduğuna inandığım kişi, sanırım herkes katılır, sevgili Aydın Sihay.  O sanal ortamda da çok paylaşır bize özgü sözleri. En bilineni  "Abo" sanırım. Ne kadar kibar konuşursak konuşalım Adanalı olduğunuzu en net olarak açık verdiğiniz nida bu olmalı.  Biraz şaşırma, biraz da keyif nidası olarak "Allöş" ise başka biri , ama burada "ş" uzatılmalı. Neler yok ki . Bahane'yi " Mahana yapma " deriz. Simit'in susamının bol "küncülü" olsun isteriz. Patlıcana " balcan", küçük domateslere "banadura" diye isimlendirirken yalaka , sırnaşık insanlara  "Hoşşik" der geçiştiririz.
                Adanalı annelerimiz ,bir şeyler anlatırken " bayaktan" (an önce) diye başlar, hiç "erinmeden" (üşenmeden) bir "cere" (kulplu testi) veya bir bocit (bakır sürahi) dolusu su ile neler yaptığını , camları nasıl "cıncık" gibi temizlediğini söyler. Komşusuna kümeste cülüklere (yavru tavuk) ve celfinlere (küçük tavuk) comca (kepçe) ile yem verirken o sırada çebiçlerin ( küçük keçi) olduğu yere kedi kadar bir cardon'un (büyük fare) dıkıldığını (içeriği girdiğini) kendine özgü şivesiyle anlatırken duyarsanız başka bir kentte değil benim Adana'mda yaşadığınızdan emin olun.
                Benim Adanalım yıkanmaz "çimer", boş boş gezmez "ziv ziv gezer", fazla çalıştığında kolları şiştiğinde "zorlak " olur ama iş yapmaktan hiç "zorsunmaz."
                Benim Adanalım öyle avel avel (aptal ) gibi etrafına bakmaz, her gördüğü "emmi"sine ( amca) selam vermeyi ihmal etmez.
                Adana'da düğünlerde yeni evliler için para değil "kırkım" toplanır. Canın bir şeyi avuçlamak istediğinde "pançalarsın". Çocukken "gulle" oynar, örümcek gördün mü "böğü var" diye bağırırsın, yaramaz arkadaşlarına annenin neden "gıran" dediğini anlamaya çalışırsın.
                Annemin bir sözü vardı "Zibildeki bereket para da olsa" derdi  anlamazdım. Sonra öğrendim zibil'in çöp olduğunu ve onun ne kadar haklı olduğunu.
                Eminim her yörenin kendine özgü dili vardır ama bu dili hikayeleştiren  Yaşar Kemal'i, Orhan Kemal'i, Demirtaş Ceyhun'u, Muzaffer İzgü'sü ve Abidin Dino'su var mıdır ?  Onların öykülerinde yaşayan bu dili duyunca bir Adanalı olarak " Allöşşş" diye bağırmamak elde mi ?

          Kentimi, insanlarını ve onun yaşayan dilini seviyorum. 
                İyi ki varsınız.


      





SONRAKİ
« Prev Post
ÖNCEKİ
SONRAKİ YAZI »

KONU İLE İLGİLİ YORUM VE GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUM ConversionConversion EmoticonEmoticon

Thanks for your comment